winrar ile deneyin

@entrapmen; zaten winrar olarak açıyor. Mesele cd'yi taktığımda direkt uygulama olarak açmaması. Bana zaten winrar ile açması lazım değil.

Nedir bu acmaya calistiginiz sey?

@fatih baker; kpss eğitim dvd'si
normalde dvd'yi taktığımda, klasör içindeki jar dosyasına tıkladığımda çalıştırması lazım ama olmuyor.

bir tek fargoyu izledim pişman değilim yine olsa yine izlerim.

Mulholland drive bence çok iyi. Onu izleyin.

d disinda izledigin filmler. su anki ruh halim nedeniyle ben layer cake diyorum. mulholland drive icin cok kafa patlatmak lazim. fargo da biraz yavas kalir. lc'de aksiyon bol, izlemesi keyifli.

a - mull diyorum

el secreto de sus ojos müthiş bir film. bence onu izle. fargo da güzel de, bunların arasında bana göre en iyisi el secreto de sus ojos.

c

el secreto de sus ojos +1
müthiş bir film. pişman olmazsın.

D

Vatan'da bile daha ucuz, uğraşma bimle.

@gunde 3 litre kola icen adam; yalnız hocam, vatan'ın sitesinden baktım. ürün içeriğinde sadece usb kablo var. yani kartuş yok gözüküyor anladığım kadarıyla, onlar ekstra ücret.
bim'deki ürüne siyah ve renkli kartuş dahil.

yarın gittiğimde özellikle soracağım. eğer, yok kartuş dahil değilse vatan'dan alırım.
vatan'ın link bu: www.vatanbilgisayar.com

Çok yavaşmış bu.

bimdeki çok ucuza geliyor, bimdekinde kartuş varsa direk çek. haa bi de karthuşun markasına da bak canon mu diye. karthuşlar ne pahalıymış öyle yaa.

@6 yasimdan beri metal dinliyorum; peki bu yavaşlık çok can sıkar mı? yani öyle 5-10 saniyenin derdinde değilim. Çok mu abartı yavaş kalır?

onun yerine şuna da bakabilirsin. kartuşları canona göre biraz daha ucuz. ben kullanıyorum memnunum.

www.teknosa.com

abi dayayacaksin harry potterlari baska caresi yok. önceden türkcesini okuduysa(ki mutlaka okumustur) ikinci kez ingilizcesini okurken takip etmesi cok daha kolay olur. ayrica söyle bir artisi var, yegenin ingilizcesinin pek iyi olmadigini farz edersek, harry potter cocuk kitabi olarak piyasaya cikti, ilk kitabi okuyan cocuklar büyüdükce kitabin anlatim dili de gelisti ve büyüdü, o anlamda da bir avantaji var.

Hayri isimli arkadasi pek sevmiyor bildigim kadariyla. Yine de bir agzini yoklamak gerek.
Uglies/Cirkinler adli kitabi merak ediyorum demisti gecen gun. Gerci dili ne derece agirdir bilemiyorum.

bize lise hazırlıkta oxford ve cambridge'in içerik olarak gayet kalite olan ince hikaye kitaplarını okuturlardı. baştan kıymetini bilmez gibi olduk da sonra dandik bir yayınevininkini alınca aradaki bariz farkı çok iyi görmüştük.

böyle başlangıçlar yapılabilir belki ?

Hikaye kitaplari da olabilir ki baslangicta daha mantikli. Sorun kendine yakistiramayip cocuksu bulmasi olabilir, hani ince mantigindan gidip.

Bundan 20 sene once bize Treasure Island okutmuslardi Ingilizce'den soguyacaktim neredeyse. Oyle olmasin istiyorum. Eglenecegi bir yandan da dile iyice hakim olabilecegi seyler olsun.
Aklima Agatha Christie geldi. Onu da seviyor, birkac kitabini Ingilizce okumustum cok da hosuma gitmisti fakat sanki dili biraz agirdi?

john green ya da rainbow rowell kitapları.

Goodreads'in okuyucu seçimleri iyi bir yol gösterebilir.
www.goodreads.com

bu da fantastik & bilim kurgu grubu
www.goodreads.com

Bence agatha olmaz cunku seviyesi dusukse anlamaya calisirken zorlanabilir kizcagiz. Populer kultur kitaplarindan secebilirsiniz. Ay gunlukleri diye bir seri var. yazin okumustum, hem ask hem bilim kurgu hem macera karisik. Anlatimi oldukca sadeydi, bence o tarz bir seyler hosuna gidebilir. Uc kitaptan olusuyordu seri. Onun disinda baska cok satan kitaplardan secebilirsiniz. Cogunun dili basit ve konulari akici oluyor.

Çizgi roman seviyorsa ıngilizce çizgi romanlar da düşünebilirsiniz

The hunger games in kitaplari olabilir, film filan da var hem.

Sadelestirilmis klasiklerden alabilirsiniz ozellikle turkcesini sevdigi bir klasik varsa. (Atiyorum monte cristo kontunun a1 sevyesi icin olani da oluyor b1 icin de, orijinali de)

öğütücü şart değil tabii ki. Kahveyi alırken çektirebilirsiniz. Daha taze olsun istiyorsanız küçük küçük paketlerde alın. 50-100 gramlık gibi. Böylece daha taze çekilmiş kahve alabilirsiniz. Tabii bu sıklık ve paket büyüklüğü sizin kahve tüketiminize de bağlı.
500gr kahve çektirip 3 ayda içerseniz dibindeki tat yeni açılmış paket gibi olmayacaktır.

Kahveyi çektirirken "french press için" diye belirtmeyi unutmayın.

Ben de beş ay önce başladım french press kullanmaya. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardandı (düşün artık, ne kadar monoton bir hayatım var eheh, neyse)

Öğütücü almadım henüz. Yorumlardan dolayı da gerek duymadım, çok da elzem değil.
@burfak +1 ayrıca. Ufak paketler halinde alın. Ben hep 100 gr'lık aldığım için tat olayı beni etkilemiyor

arbys

kfc panini menü

ne olursun fast food yeme.

hangi avm'desin?

@douchebag; izmir mavibahçe avm'deyim

Arbys'den roast beef menü aldım. Teşekkürler

arbys kesinlikle.

valla ekşiduyuru bi bağımlılık :) sulu yemek yok mu? illa ki vardır. fast food yeme.

@want2die, usta dediğin köylü işi değil kesinlikle, olsa seve seve yerdim ama o avm'de ev yemekleri yapan bir yer yoktu.

neyse ya, arby's de iyiymiş cidden, sevdim.

Sicario izledim geçende. Çok iyiydi.

@cakabo; evet, sicario'yu izledim, ben de çok severim.

legend.

Inside out. Pixar filmi

@innerbliss; onu da izledim, teşekkürler.

Star Trek'lerden birinin bir sezonunu indir izle

gucci soylemesi bile havali

buraya bol bol italyan markasi yazilir

bang&olufsen
bowers&wilkins

brembo

Motorda Harley Davidson
Ses sisteminde Marantz
Ses kartı Motu
Sigarada Djarum
İçkide Drambuie

kalemde rotring ve pentel
telefonda htc ve sony

continental

Straumann

burberry bence
bi de manchester united'ın forma reklamı vodafone olduğu zamanlar vodafone du :D

motosiklette harley davidson
giyim kuşam ve kozmetikte calvin klein

hugo boss cok karizmatik geliyor bana

Mercedes

sennheiser

Yatakta savoir. Fiyatı binlerce dolardan başlar.

Hizmet görme ihtiyacı. Yemeği pişsin, evi temizlensin, çamaşırı yıkansın, ütüsü yapılsın. Bi de yatak mevzusu. Erkek olsam ben de evlenirdim.

Her gece farklı kadınla birlikte olmanın neden default olarak daha iyi olduğunu düşünüyorsun?

soru ne kadar saçma sjkahfsdjkf, böyle bir soruyla gelse bir kadın, direkt o ortamdan sessizce uzaklaşırım.

Yani adam 30 yasinda eli yuzu duzgun istese her gece farkli kadinlarla birlikte olabilirken ???

neredeymiş bu yer? türkiye'den mi bahsediyoruz?

birisini gerçekten sevince, aşık olunca neden olduğunu anlarsın

Erkek de evlenince sosyal ortamda ve is ortaminda daha cok kabul goruyor.

türkiyede 30 yaşında hangi adam her gece biriyle birlikteymiş yahu, neredeymiş o bolluk?
vardır ama az bir kısımdır, öyle adamlar da tanıyorum (her gece olmasa da baya haraketli cinsel hayatları var) biri 4 senedir nişanlı, nişanlısının yüzüne bakmıyor, aileler birbirine girmiş durumda, bir gün kıyamet kopacak ama du bakalım, öbürü .sen evlenmez zaten ama 35 yaşında, ömründe hiç kasmadı, geliri filan da öyle iyi değil ama babadan daireleri satıp satıp yiyor, yumurta kıramaz, evlenmesin iyi güzel de acaba yaşlanınca, para bitince, onu kim çekecek merak ediyorum. şimdi annesigili yazlığa yollayıp eve hatun atıp yemek yaptırıyor, 50sinden sonra ona kim yemek yapsın :P
bizim nesil için: çok çok varlıklı değilsen hem 65 yaşına kadar çalışacaksın, hem de 65 yaşında şimdinin bin lirası filan gibi bir emekli maaşı alacaksın, şu anda istanbulda kiralar zaten bin liralardan başlıyor...insanlar sadece cinsellik için evlenmiyor çocuk yapıp aile ortamında büyütmek, maddi olarak daha iyi bir güvenceye sahip olmak (daha neti = birinin maaaşıyla geçinip öbürünün maaaşıyla kredi ödemek!), 40lardan hele hele 50lerden sonra yalnız kalmamak için de evleniyor. öğretmen-öğretmen evliliklerine öğretmenler kendi aralarında "şirket" diyor :)
aşık olur evlenir, onu bilemem.

Mutlu ve sefkatli bir aileden gelen erkekler, aile kavramina daha cok deger veriyor. Aile olmanin kutsalligina inananlar da var.

f_d +1

evliliği geçtim sevgilisi olan bile arkadaş çevresinde daha olumlu intiba bırakıyor. düzenli ve tertipli bir hayat da cabası.

kiz arkadas baskisi direkt. cogunlugu bi yastan sonra kafayi evlilikle bozup hayati dar ediyorlar erkek arkadaslarina. erkek de daha iyisini mi bulacagim bari elimdekinden olmayayim diye istemeye istemeye basiyor nikahi.

Ailesinin beklentileri de etkili.

Öyle bir yazmışsınız ki sanki erkekler sadece ruhsuz, duygusuz pezevenkler afedersin. Robot muamelesi yapmanın anlamı yok.
Evliliğin altında sadece cinsellik, hizmet, statü veya baskı mı aramalı? Çok acayip.

Sta +1

Bir kadinin evlenmesi icin asik olmasina gerek yoktur. Sevgi de kadini evlilige itebilir. Kadinin icgudulerinde anne olmak, yuva kurmak, ev sorumluluklarini ustlenmek gibi duygular barinabilir. Mesela kocasi cok zengindir kadinda bir sinif atlamak icin onunla evlilige ikna olabilir. Ama bence erkeklerde bu boyle degil. Biz asik olmadigimizla evliligi dusunemiyoruz. Asik oldugumuz zaman da hemen evlenmek istiyoruz. Erkek asiksa mutlaka yolu evlilige cevirir diye dusunuyorum ben...

Sevgilinle open relationshipiniz yoksa seninle neden devam ediyorsa o sebepten evleniliyor

Yoksa senin sevgilin her gece baska hatunu mu kaldiriyor ords burda?

mandalina kokusu'na katılıyorum. artı bir de çocuk mefhumunu ekliyorum oraya.

kısa bir süre içinde evleneceğimi düşünüyorum. bu konuları da konuştuk sevgilimle. ikimizin de olur verdiği bir şey bu. birbirimizi seviyoruz. ayrıca hizmet gibi konular, ikimizin de rızası olduğu şeyler.

neden evlenmeyeyim böyle olunca?

genelde gerçekten iyi ilişkisi olan (evli olup) erkeklerden duyduğum şu "geleceğimde o insanı görebiliyordum" genelde de bu bir kişi oluyor. her durumda tahammül edebilyorlar vs.

ve sürekli başka kadınla yatmaktan daha değerli şeyler olmalı sanırım yaş ilerledikçe kadın da erkek de hayatında yanında bir yol arkadaşı arıyor.

cinsiyeti ne olursa olsun her insan birine ait ve birine sahip olmak istiyor . aslında kollektif yaşam dürtüsü galiba

Sicario güzel izlemediyseniz.

son oscar adaylı filmlerden birini seçin izleyin popiler kültürünüz artsın :d

bitane patenci çocuk vardı ya hırsızlık yapan onu izle

life is beautiful

The Revenant'i izleyin, muazzam.

Lock stock and two smoking barrels
Nueve reinas
Coherence

divergent.

Ankara üniversitesi sbf'nin kütüphanesi açık 24 saat. Kampüs girişinde kapıya kimlik bırakırsanız misafir olarak girişte yapabilirsiniz sorarlarsa. Bazen kimlik sormadan direkt aldıkları da oldu beni. Gece de çorba falan dağıtılıyor çalışanlar aç kalmasın diye bu arada aklınızda bulunsun.

Edit: Ulaşım için Kızılay'dan Kurtuluş'a doğru 20 dk da yürüyerek gidebilirsiniz ya da o yoldan gecen otobüslerden 221 geciyor mesela.. hemen konur girişinden kurtuluşa giden tarafta kalkıyor.

Edit2: Ben hep 24 saat açık sanıyordum sadece vize-final dönemlerindeymiş, bilmiyordum kusura bakmayın. :/

@inkey; ilaç gibi geldi bu bilgi. Çok teşekkür ederim.
Edit: maalesef, aradım ama 10'a kadar açıkmış. Başka önerisi olan?

Gazinin merkez kütüphanesi 24 saat açık. Kimlik gerekebilir ama hiç 12 den sonra kalmadım.

Oran'dan dolmuşla Kızılay son durağa (Güven Park'a) gelirsiniz. Aynı yerden kalkan Odtü, yaşamkent vs dolmuşları ile de congresium'a yakın inersiniz. (şöföre congresiumda ineceğinizi söylerseniz köprünün üstü yerine yandaki bağlantı yolundan geçiyor, daha yakın ama çok da farketmez).

oran'dan dolmuşa biner kızılaya geçersiniz.

kızılaydan da metro ya da dolmuş ile eskişehir yolu güzergahına çıkarak atoya ulaşabilirsiniz.

teşekkürler
@qxgviper peki metro'da hangi durakta inmem gerekiyor acaba?

metro ile hangi durakta inersen in uzak kalır. minibüs kullan.

Metroyla Mta'da inersen beş dakika yürürsün. Yaklaşık 500 metre dümdüz yürümen lazım.

Ucuz olanı al, bir farkları yok.

pamukkale.

pamukkale

pamukkale

eyvallah, pamukkale'den aldım bileti:)

Hamamonu'nde altındağ belediyesinin yanında 'somut olmayan kültürel miras muzesi' var. tavsiye ederim

tiyatroya gidebilirsin. (git: biletiva.com)
cermodern'de etkinlik ya da sergi olabilir. (git:cermodern.org )

büyülü fener sinemasında kuir fest vardı galiba.

ankara kitap fuarı var, 17 ocak son günü. (ato)

ulucanlar cezaevi müze oldu orayı ziyaret edebilirsin.

@fallopian teşekkürler.
@shezo; kuir fest ve ankara kitap fuarı da iyi fikir, onları unutmuştum ben. teşekkürler
@bay b; ulucanlar'ı görmüştüm, teşekkür ederim.

anadolu medeniyetleri müzesi-ankara kalesi-rahmi koç müzesi

birbirlerine de yakınlar.

Eogrenmede sinav sorulari diye bir yer olmasi lazim, simdi bakamiyorum ama eminim vardi. Bulamazsan hedefaof'e de bakabilirsin.

Eogrenmede sinav yayinlama sistemi var, cikmis sorular orada ama son uc senenin var sanirim

@lyh teşekkürler

mentalfloss.com

wes anderson - Bill Murray, owen wilson

Xaiver Dolan- Anne Dorval, Suzanne Clement
Judd Apatow'un ekibi var, James Franco, Seth Rogen vs..

Bir de aklıma gelen Memduh Ün-Fatma Girik ikilisi var ama onlar normalde de birliktelerdi zaten.

coen brothers - steve buscemi, john Goodman, frances mcdormand

tim burton johnny depp

Elbette Martin Scorsese - Robert De Niro

Woody Allen- Diana Keaton, Scarlet Johanson
Paul Auster - Harvey Keitel(Kendisi de yönetmen sonuçta, bir film çekti ama senaryosunu yazdığı diğer filmlerde de aynı oyuncu var.)

Ferzan özpetek-stefano accorsi, serra yılmaz

martin scorsese - leonardo dicaprio

çağan ırmak- şerif sezer

Tarantino- samuel jackson

almodovar - penelope cruz

lars von trier -> Charlotte Gainsbourg-
Stellan Skarsgård

djsakf sarhoşken öpüştüğün adamla birlikte banyoya girmek? gerizekalı mı bu kadın? ne olursa olsun karşıdakinin tecavüz hakkı yok ama yani sen elin adamıyla çıplak bir şekilde banyoya giriyorsun, sonra da ağlıyorsun? bu neyin kafası ya?

ayrıca sen adamla banyoya girecek kadar ileri gitmişsen, bunun tecavüz olduğunu nereden bileceğiz? banyo yapıyorsun aq daha ne tür bir yakınlaşma olabilir?

cebinden cüzdanını çaldıran birine salak dersek hırsızı ve hırsızlığı meşru göstermiş olur muyuz?

"arabasını geceleyin, suç oranın yüksek olduğu bir semtte kapısı,ışıkları açık anahtarı üzerinde, çalışır vaziyette bırakan adamın arabası çalındı"

durumda bir tuhaflık olduğu kesin. burada kimse tecavüzü aklamıyor zaten. bu tarz, başlık ve duyurular altına gelip de insanlar tecavüz heveslisiymiş gibi hemen saldırıya geçenleri de anlamıyorum.

denildiği gibi senaryo da olabilir, ortada fazla bir yakınlaşma olduğu belli, kendi rızasıyla da ilişkiye girmiş olabilir.
elbette tecavüzü hak etmiş demiyoruz, lafı bir yerlerinizden anlayıp çekmeyin başka yerlere.

@kaledekiyalnizlik, hayır; cüzdanını çaldıran kişinin salak olduğunu söylemiş oluruz. tıpkı bu kadının salak olduğu gibi.

yeni tanıştığın adamla birlikte banyo yapmak en fazla tecavüz kadar normal olabilir. kimsenin tecavüzü veya tecavüzcüyü savunduğu yok. kadın gerizekalı ya da yalan söylüyor.

Kadın cesaretli değil, aptalca davranmış.

Cüzdan çalma örneği ile ilgili de "kaledekiyalnizlik"in örneği kesinlikle konuya uygun değil, "yeni dunya duzeni"nin örneği daha uygun örnek.

Bu arada tecavüz ile ilgili hafifletici sebep ya da haklı çıkarma amacı yok kimsenin, bunları söylerken. O hala şerefsizlik ve suç. Tıpkı yukarıdaki iki cüzdan örneğinin de suç olması gibi. Ha sigorta şirketi ikinci örnekteki durumda zararı karşılamaz tabii.

Afedersin kadin gerizekali. Cebinden cuzdan caldirmaya kiyaslamaya calismayin kiyaslanmaz kesinlikle.
Evet kadin gerizekali.
Tecavuz lanet bir seydir ama bunun tecavuz oldugu bile tartisilir.

Beraber dusa girmek? Daha ne kadar ileri gidilebilir ki? Kusura bakmasin kimse, komplo ihtimalini bile dusunurum ben.

Cesaretli davranmis degil, aptalca davranmis. Sevişmek istemeyecegin biriyle dusa girilmez, boyle bir sey yok. Biriyle sevismeyi istrmiyorsan, dusa onunla birlikte girmemelisin. Ya da sevismek istemeyecegin bir adamin, soyunup kucagina falan da oturmazsin mesela degil mi:)

Boyle aktivistin boyle tecsvuze ugramasi da ironik. Dedigim gibi tecavüz lanet bir sey ama bu kadar aptallik tecsvuzden daha kotu.

Zaten isin icin de bir sey var, boyle bir seyin gercek oldugunu sanmiyorum.

Aklıma şey geldi. Bi keresinde slovak bi kızla konuşuyoruz, konu da Barselona'da suç oranının çok yüksek olması, hırsızlığın çok yaygın olması falan. Kız laptopunu çaldırmış, nasıl oldu dedim, "havaalanında iki dakikalığına masaya bırakıp tuvalete gittim, döndüğümde yoktu" dedi. Kızın suratına karşı kahkahayı patlattım şaka yapıyor diye, meğer ciddiymiş djfkg. Bozuldu kız sonra.

Yani hiçbir şey hırsızlığı ya da tecavüzü aklamaz, hırsızın hiç mi suçu yokçular gelmesin şimdi ama biraz da akıllı olacaksın ya. Nasıl bir dünyada yaşadığımız belli.

ya bir de günümüz aptallarında şöyle bir anlayış var: hiçbir önlem almayıp saldım çayıra yapmak istiyorlar. "e dikkat et sen de" deyince biz tecavüzü, suçu savunuyor oluyoruz.

şurası çok açık, suç her zaman vardı ve var olacak. bunu engelleyemezsin. mahkemeler, polisler, şunlar bunlar neden var? bunların önüne geçebilmek, caydırıcı olabilmek ve önlemler alabilmek için.

şimdi sen laptop'unu masada bırakıp gidersen, elin adamıyla duş almaya kalkarsan gerizekalısındır. bu kadar basit. bu durum hırsızlığı veya tecavüzü meşru göstermez ama senin aptal olduğunu net bir şekilde gösterir.

futbolcu'nun da dediği gibi, yaşadığımız dünya belli. hep böyleydi zaten. tamam tecavüz olmasın, onu kimse istemiyor ama sen de dikkat edeceksin ya. bu "mini etek giyen tecavüzü hak eder" düşünce yapısından tamamen farklı bir şey. şunu yaptı tahrik oldum, bunu yaptı tahrik oldum vs. bunlar kesinlikle mağduriyeti hafifletmez ama sen gidip adamın kucağına oturursan, herifle banyoya girersen o bambaşka bi olay olur.

bence uydurma.

"dna delilleri kaybolmuş olabilir."

bu da kılıfı.

uydurma.
tecavüz olaylarına dikkat çekmek için saçma bir yöntem seçmiş

Kadın aktivizm Ajdar'ı.

Evet filmler ve diziler var.. Nasıl bugün Spotify'a para ödüyorsan Netflix'e de ödersin torrent vs. ile uğraşmak istemiyorsan. Her şey elinin altında, birkaç tıkla anında son bölümü HD olarak izliyorsun.

Şimdilik daha yeni ama ileride Türkçe altyazıları da eklerlerse internetten başka sitelerden dizi izlemek ya da torrentten dizi izlemek yavaş yavaş tarihe karışır. Tabii Türkiye fiyatı biraz pahalı kalıyor kurdan dolayı yoksa çerez parası.

valla 20 lira da iyi bence böyle bi hizmet için. peki altyazıyı biz ekleyemiyor muyuz .srt dosyası olarak falan popcorntime daki gibi. o olsa harika olurmuş.

Tam olarak o konuyu bilmiyorum ama altyazılar genelde torrente düşen sürümler üzerinden çıkıyor. Zamanlamalar ona göre oluyor o yüzden uyumlu olmaz. Birilerinin uyumlu hale getirmesi gerekir.

@zoghurt +1 bence de burada tutmaz. Arşiv yeterli olamaz ve ayrıca ücret kurdan dolayı pahalı geliyor. Spotify gibi tl cinsinden yapmamaları büyük hata.

Ayrıca biz ülke olarak alışmışız bedavaya konmaya. Çoğunluğun film-dizi olayı için netflix'e para ödeyeceğini sanmıyorum.

Turkiyede o kadar diZi sitesi varken ve bunlar netflix gibi gec gelmek yerine surekli guncel olarak yayinliyorlarken netflixin tutmasi zor, spotify gibi olmaz yani.

Ben viyana'daki hesabimla istanbulda app'e giris bile yapamadim, yaptirmadi allahsiz. ama o zaman trde netflix yoktu tabi.

srt dosyası eklenmiyor.

diğer ülke üyeliğini başka ülkelerde kullanabiliyor muyuz bilmiyorum ama 4 ayrı cihazdan kullanmak mümkün. 10 euro /4 kişi başı 2,5 euro ile kullanılabilir.

içerik çok zayıf geldi bana. türkçe altyazı da kısa süre içinde gelmez diye düşünüyorum. yaza kadar anca toparlanır platform.

bence 2016 için değil ama 2017 ve sonrası için güzel olabilir.

beyefendi ders çalışamıyoruz biraz götünüze mukayyet olun diyemezsin

o yüzden en iyisi rush hour da kulaklıkla müzik dinlemek.

urun.gittigidiyor.com

şaka bir yana bu konuda yapabilceğin bir şey olduğunu sanmıyorum. tuvalet penceresini kapalı tutabilir, sifon içerisine ernet tarzında kokulu şeyler atabilirsin.

Ses konusunda ise, halıflex veya parke tarzı şeyler büyük ölçüde ses yalıtımı sağlar.

lan o değil, senin evine misafir falan gelse o sıkıntı. yatılı misafirin olsa yandın, gel de idare et durumu.

her osuruk sesi geldiğinde şu müziği yüksek sesle aç. her osuruktan sonra açıldığı için bir yerden sonra durumu anlayıp daha mukayyet olacaklardır.

www.youtube.com

Hmm ben olsam bi tane 2+1 ses sistemi alıp tuvaletin ızgarasının olduğu yere bağlardım...aynı şarkı çalacak şekilde mp3 player ı ayarlardım.
şarkı da bu olabilir
www.youtube.com

arkadaş ne güldüm ya :D

bu kadar hassas olmamayı öğren derim, evinde yapmayacak da nerede yapacak, o kadar rahatsız ol bi zahmet.

@devilred zaten ben yapmasın demedim ki. Ben duymamak için neler yapabilirim dedim.

kapısının önüne mesaj niteliğinde mantar tıpa bırak. anlar kesin yapmaz bir daha :D

bizim komşular osuruk sesimi duymasın diye bütün evi yalıttım. gönlümce osuruyorum. tuvaletten çok ses gelio gak guk diyebilirsin belki kibarca?

onunki duyuluyorsa seninkide duyulur kardeş adama sövecene o evi yapan mütaite söv. müzik dinle.

Transkriptinde ortalamanın hesaplanmış olması ve 2.5'in üstünde olması, alttan dersinin olmaması gerekiyor üstten ders alabilmen için. Tabi bizim okulda böyle bu.

@diffarensiyel; yani önceki bölümdeki ortalamanın mı 2.5 üstü olması gerekiyor?

Ama ben şu anki bölümüme birkaç dersin sınavı hariç devam etmiyorum gibi bir şey. Haliyle ortalamayı saldığım için berbat. Bu durumda buradaki dersleri muaf saydıramaz mıyım?

Tamamen okula kalmis bir sey. Derslerin sayilmasi bile. Yani okul "ben saymiyorum bu dersleri, beni alakadar etmez" bile diyebilir.

Anladım. Peki deü veya ege hakkında bilgisi olan var mı?

sinemalar.com sitesinde hangi sinemada vizyonda neler var falan yazıyodu önceden ama ne zaman gider bilgisinden emin değilim

kalabilir de kalmayabilir de. trabzon'da 4 ana sinema salonu var. bunlardan birinde muhakkak kalır bence. ama o sona kalan versiyon türkçe düblajlı da olabilir. arayıp sorsan söylerler herhalde.

sinemalar.com'u biliyorum. dublajlı/altyazılı bilgisini vermiyor.

trabzon'da zaten şu anda bile sadece forum'da altyazılı var. erzurum'da da aynı şekilde. işim zor görünüyor ama arayayım bari.

edit: boxofficeturkiye'ye de bakmıştım. bu bilgiyi veren bir de beyazperde var. teşekkür ederim.

boxofficetr adresinden seansların altyazılı olup olmadığını görebilirsiniz.

hakan bıçakcı okumadıysanız tavsiye ederim. yakın tarzdalar.
son kitabı hikayede büyük boşluklar var'dan başlayabilirsiniz mesela.

Alper caniguz

wireless driverı yüklü mü?

@signore; evet, kontrol ettim, yüklü.

wifi donanımsal tuşla kapatılmış olabilir mi?

Windows 10'a yükseltme yöntemiyle mi geçtiniz? Cevabınız evet ise klavyede Fn yazılı bir tuş olacak. Onu basılı tutup üst F tuşlarında (F1, F2 vb.) Wi-Fi sembolünün olduğu tuşa bir kez basıp kablosuzu etkinleştirmeyi deneyin.

şu video'daki yöntemle çözüldü sorunum. bu sıkıntıyı yaşayan başka arkadaşlar varsa izlesin
www.youtube.com

eleştiri okumak önemli bir kısmı bu işin, en azından filme neresinden bakmak gerektiğini gösteriyor. onun haricinde çok izlemek tabii ki önemli ama sadece izlemek yetmez. sinema sanatı edebiyat ve diğer güzel sanat dallarıyla iç içe, diğerlerinden az buçuk anlıyor olmak bir filme daha geniş açıdan bakmayı sağlar.

sürekli film izlemek. en iyi yönetmenler genelde en fazla film izleyenlerden çıkar. zaten film izledikçe o kültür kendiliğinden gelişir.

Film izlemek insana bir perspektif kazandiriyor ama gidip Adam Sandler izliyorsan surekli faydasi yok tabii ki. Elestiri okumak/izlemek daha mantikli cunku senin gormedigin 25 seyi birden goruyo adamlar. Youtube'da takip ettigim birkac kanali onerebilirim:

bu eleman ilah benim gozumde:
www.youtube.com

biraz mizahi yaklasim ama analizler ciddi:
www.youtube.com

bu da tamamen geyik:
www.youtube.com

İnanmayacaksın belki ama kitap okumak. Çok kitap okumak.

@amelie poulain iyi demiş, kesinlikle kitap okumak bu etkenlerden biri.
en bilinirliğinden mesela nuri bilge ceylan. bütün filmlerinde edebiyattan izler bulursun.

ayrıca fortisvita +1. her filmi izlemek de maharet değil. gerçekten bu alandaki yetkinliğini artıracak, ilham verecek yönetmenlerin filmografilerini izlemek önemli.

temel görsel sanatlar hakkında bilginin olması.

Mutlu hissediyorum bu aralar ama tamamen sebepsiz. Olecek miyim neyim :d

Cik mitliyim

Evimi, isimi, esimi,kedimi, kendimi her biseyimi cok seviyorum bu aralar, bir de indirimle 15 rl ye muhtesem otesi bir paspas aldim onun da etkisi olabilir:))

mutsuzum, belirsizlikler var, hatta hayatım belirsizliklerden ibaret olmaya
başladı ve bu çok canımı sıkıor.

Mutsuz değilim ama mutlu olduğumu da söyleyemem. Mutlu olduğum anlar ise genelde görmek istediğim kişileri gördüğüm anlar oluyor. Ama uzun da sürmüyor bu mutluluk.

Hanımımla birlikte çay içip O Ses Türkiye yılbaşı özel programının tekrarını izliyoruz. Tabii ki mutluyum.

şu an çok değil ama eski şirketimden paramı çektiğim an çok mutlu olucam.

Mutsuzum, sadık geçirdiğim 3 yıl ardından ömürlük kazık yedim

dunyada ne cok insan var ve ben ne kadar azini taniyorum. enteresan.

Mutsuzluktan olmemek icin direniyorum. Niye direniyorsam.

Huzursuzum
Elim ayağım yerini bulamıyor
Konsantrasyonum çok az

mutsuzluktan ölüyorum. bu yıl işlerim yolunda gider ve hayalimi gerçekleştirebilirsem mutlu olabileceğim. ama şu an için çökmüş vaziyetteyim ve sabrediyorum.

mutsuzum. yalnız olduğum, kendimle kaldığım her an mutsuzum, bir yerde bir bozukluk var bilmiyorum. bunu çözmek için çaba göstermeye dahi en ufak mecalim yok, bu beni daha da mutsuz ediyor. kendime zarar vermem sanırım ama bazen bir şey olsa da ölüp gitsem diyorum. ama şunu fark ettim belki işine yarar: insan kötüyüm dedikçe cidden daha kötü oluyor. kötü olmayı ödevini yapmamış bir çocuğun son anda hasta olup buna sevinmesi gibi bir bahane haline getiriyorsun. bazı tutarsızlıklarına bir kılıf uyduruyorsun ve düzelmek için çabalamaktansa "ben iyi değilim, buna hakkım var" demek daha kolay geliyor. birinin seni çekip çıkarmasını beklemeye başlıyorsun ama öyle biri yok.

@kul

yasiyorsun canlisin nefes aliyorsun. bir silkinsen. bi kere daha baslasan. yenilenip tazelenmek icin yarini denemesen de simdi baslasan ?

bende mutsuzum ama degistirmek istiyorum. degismez mi bu ? bu dunyanin kahri hep bize miii

mutluyum
sebepsiz

mutluyum, yalnızlığım gitse daha mutlu olurum.

@hasmetizm 2046

nasil bir yalnizlik bu ? nasil gecer ?

mutlu olmak icin de sebebim yok, mutsuz olmak icin de, notrum

Karışık. Ne mutluyum ne mutsuzum. Gazı varmış gibi hissediyorum. Bi çıksa rahatlayacakmışım sanki...

kronik yalnızlık. arkadaşım yok. vardı kayboldular yada ben uzaklaştım. yenilerini beğenmiyorum, yalnız kalmayı kötü ilişkilere tercih ediyorum. güzel ve iyi bir insanla tanışmayı umut ediyorum.

Cok mutluyum.

Mutluluk dış nedenlere bağlı olarak degismez ve gelişmez, degismemeli ve gelişmemeli.

Yani "mutluluk içimizde" meselesi.
Ama bu uzun bir konu tabii.

@blatta hiberna


sen optimist bi abiye benziyorsun. kisaca azda olsa bahsetsene, hic yilmiyor musun ?
@hasmetizm 2046

benimde hic arkadasim yok :)

"Doğuştan gelen tek bir yanılgı vardır. O da mutlu olmak için burada olduğumuzu sandığımızdır"

mutlu olup napacan..

mutsuzum ;_;

Mutlu olmam gerekiyor ama öyle hissetmiyorum, mutsuzum. İlerisinde yapacağımı bilemediğim bir level'a eriştim hayatta, sevmediğim işlerde yıllarım geçecek, araya bir de çocuk sıkışacak, hem koca hem çocuk yani min. 2 çocuğa bakıp arkalarını toplayarak ömrüm geçecek, sonra da Allah bilir ne şekilde yaşlanıp elden ayaktan düşerek öleceğim.
Öyle işte.

is yerinde insanlara nasilsiniz demek yerine, mutlu musun diye soruyorum,
deli muamelesi goruyorum. burda hepiniz cevap verdiniz.tesekkurler

hıhı.

foster, sorma insanlara çünkü kimse buna cevap vermek istemez, özellikle mutsuzsa.
genel anlamda mutsuzum. ama kedim şapşiklikleriyle beni mutlu ediyor, bir o var sanırım hala mutlu edebilen.

İş yerindeki insanlara niye mutlu olup olmadıklarını soruyorsun ki?
Antidepresan sırıtışı ile gezen beyaz yakalılardan biri gelip bu soruyu bana sorsa, ünvanına bağlı olarak içimden küfrederim veya dışımdan terslerim (Evet bu kafayla herkesi tersleyebilecek konumdaki bir ünvana ... gelirim orası doğru).

pek değilim

kül +1 demek istedim

mutsuzum ve vicdan azabına benzer birşey çekiyorum. sanki herşeyin sorumlusu benmişim gibi.

Enkaz gibiyim, mutsuzum. Ama ters giden şeyleri düzeltmek için ufak adımlarla da olsa çaba sarf etmeye çalışıyorum.

@ihan

bence nasilsin cok yalandan bir soru.en azindan insanlar boyle davraniyor.
mutlu musun daha kapsamli bir soru sanki.
gercekten iyi olup olmadigini merak ettigim icin soruyorum.

mutluyum. eskiden hayal kurardım şimdi hedef oldu.

bu optimistlik değil aslında.

ama günlük moral bozuklukları, keyifsizlik dışında genel mutsuzluk genelde özdeğersizlik ve kendini temelde sevmeme gibi nedenlerle oluşuyor.
bunun nedeni de aileden aktarılanlar, travmalar, anılar gibi bir sürü şey olabilir.
yani illa "bugün işten atıldım, çok mutsuzum" gibi bir şey olmak zorunda değil.
hayatında her şey normaldir, ama yine kişi mutsuzdur mesela.

mutlu olmanın kaynağı, kişinin kendini kayıtsız ve şartsız olarak sevmesi, kendine değer vermesidir.

mutsuzluk normal değildir, yani insanın doğal hali neşe ve mutluluktur.
eğer mutsuzluk varsa, o an gözle görülmese bile kaynağı da vardır.

yani uzun lafın kısası, hayata yayılan temel mutluluk, bilinçlilikle ve farkındalıkla ulaşılabilinecek bir şey.

çünkü hayat böyle depresyonda geçirilecek, kendi küçük dünyanda dolaşıp durularak geçirilecek bir şey değil, hayat yaşanacak bir şey.
dolayısıyla mutsuz olmak, temelde yani bilinçaltında yaşamakla ilgili sorun olması demektir.
yaşamak istememek, yaşamaktan korkmak, istediği gibi yaşayamayacak olduğunu düşünüp yaşamaktan vazgeçmek vs.

ama ülkemizde özdeğer sorunu yaşayan insan sayısı çok fazla.
bunun da işte kültürle, geleneklerle, aile yapısıyla, aile yapısından dolayı bireyselleşmekte zorlanma ve bireyselleşememe gibi şeylerle ilgisi var.

özet olarak; görüntüde yetişkin bir insan, bilinç olarak yetişkinliğe erişemeyip, çocuk ya da ergen bilincinde kalırsa, o insan mutsuz olur.
ki ülkeden verdiğim örnek de buydu zaten.

çünkü bahsettiğim kültür, gelenek, aile yapıları vs bireyi yetişkin bilincine hazırlamakta yetersiz kalıyor.
ülke ergen bilincinde olan yetişkin görünümlü erkekler ve çocuk bilincinde olan yetişkin görünümlü kadınlarla dolu.
bu da eşittir mutsuz insanlar ve dolayısıyla mutsuz toplum.

(not: bu yazı, duyuruya cevap vermiş kişilerden bir ya da birkaçına cevaben yazılmamıştır, sadece bazı bilgilere dayanan bir bakış açısıdır.)

Bu haftanın mutluluk vesilesi yeni espresso makinem oldu. Bir paket kahve bitirdim. Pazar sahilde kar üstünde 11k da koşunca kafam güzel oldu. Akşamki trafiğe kadar iyiyim.

@blatta hiberna

hocam goruslerinizi paylastiginiz icin cok tesekkur ederim. ozguven/ozdeger konusunda o kadar haklsiiniz ki, bir insan ancak bu kadar hakli olur.
yazinizi notalarim arasina kaydettim tekrar tekrar okuyacagim.

yalniz anlayamadigim bir mevzu bahis soz konusu. cocuk bilincinde olmak neden kotu ? boyle bir durum bende de var. sosyal hayata adapte olamiyorum. kendimi bir kumeye dahil edemiyorum vs.

cocuk ruhunda kalmak cok aci evet ama neden yanlis bunu tam anlayamadim. yetiskin bilinci diye bahsedilince aklimda daha ciddi ve sevimsiz bir tablo olusuyor.

tesekkurler.

rica ederim...

içindeki çocuğu yaşatmak ve korumakla, çocuk bilincinde olmak aynı şey değil çünkü.

yetişkin bilincindeki kişi; kendi gücünün farkında olan ve bunu yönetebilen, kendine göre iyi kötü bir yol tutturmuş, kendi başına ayakta kalabilen, kendine yeten, dolayısıyla sorumluluk konusunda sorunu olmayan, hedeflerle hareket eden, bireysel bağımsızlığını kazanmış insan demektir.
bu da özgüveni doğurur otomatik olarak.

dolayısıyla ikili ve sosyal ilişkiler de daha sağlıklı gelişir, sevgi konusundaki problemler azalır.
çünkü bu insanlar sevgiyi hem karşısındaki kişi/kişilere, hem de içinde bulunduğu topluma aktarmakta sıkıntı çekmez.

yani hayatın getirdikleriyle, ailenin istekleriyle, başkasının dedikleriyle, toplum dayatmalarıyla, içgüdüleriyle yaşamaz; seçimler yaparak yaşar.
bu da daha "güçlü" biri olmak demektir.

mesela "ay yaşım geldi, anne/baba olmam, evlenmem lazım" yerine, kendini bir çocuk yetiştirebilecek kapasitede gördüğünde çocuk yapmak ya da birini gerçekten sevdiğinde, aşık olduğunda evlenmek gibi.

ama sen çocuk bilincinde kalırsan, yetişkin görünümlü çocuk olursun.
beklentilerle, dolayısıyla hayal kırıklıklarıyla yaşarsın.
başkalarını mutlu edip, kendi içindeki boşluğu doldurmaya yönelirsin, çünkü kendi içinde çelişkilerin olur, kendini okuyamazsın.
sorumluluk üstlenmek istesen de bunu gerçekleştirmekte zorlanırsın.
tek başına ayakta kalamazsın, ebeveynlerine ya da başkalarına ihtiyaç duyarsın.
önceden yazdığım ailevi miraslar hayatında yer etmeye devam eder.

mesela bizim ülkedeki anne-oğul ilişkisi buna en güzel örneklerden biri.
erkeklerin büyümesine izin vermiyorlar.
bir yandan da tamamen içgüdüye hitap eden hormonal düzeyde erkeklik pompalıyorlar.
dolayısıyla bilinçaltı düzeyde annesinden kopamamış, ama diğer yandan kendini yalnızca kasık bölgesinde çok erkek hisseden, özgüvensiz ve aslında kafası karışık çocuk adamlar türüyor.

yani bu durum, bir kadını sevmenden, işinde başarılı olmaya kadar gider.
birey olamazsın.
ama burada önemli olan bu geçişi neden yapamadığın konusunda farkındalık kazanmak.
yani sen neden hâlâ çocuk bilincindesin?
seni oraya bağlayan, orada tutan şey ne?
bu değişebilir mi?
değişebilirse nasıl değişir?

gibi şeyleri incelemek lazım.

ben de yasamayi sevmemekten kaynaklanan umarsizliktan, rahatliktan, ne olacaksa olsunculuktan cikan bir mutluluk var, depresif yanimla catisma halindeler ama.

hayır

mutlu olmak neydi, onu bile unutmuş olabilirim. küçücük geçici heveslerle mutlu etmeye çalışıyorum kendimi ama hayatımın temeli mutsuzluk üzerine bina edilmiş sanki kurtarmıyor.

@blatta hiberna

hocam gaz vermek gibi olmasinda super tespitler ve aciklamalar ile aydinlattiniz durumu. yazdiklarinizi okurken kendimi gordum.
sorunu tespit edince en azindan cozmek icin bir umudunuz oluyor. cok tesekkur ederim. inanilmaz faydali oldu bu acidan bakmak.

@inhiraf

intihar safhasina kadar geldiysen, artik herseyden umudunu kestiysen neden olanca gucunle saldirmiyorsun ?
kendine zarar ver demiyorum, yanlis anlama. ama kaybedecek bir seyin kalmamis senin dusuncene gore. e o zaman cok rahat olman gerekmez mi ?
mesela git durduk yere yeni insanlarla tanis, otostopla dunyayi gez. zaten besiktasta ev bile alamayacakmissin. sevmedigin iste zorlamanin alemi ne ?
baska rota cizsene kendine.

mutlulara multitap'tan gelsin www.youtube.com

cvp; degilim.

Ben yıllarca icmesem aklıma gelmez.

günde 2~3 bardak iyi benim için.
havalar soguk diye bazen bir kac bardak daha içiyorum.
herhalde aramazdım.
demlik demlik içenleri anlamak zor :)

iki gün içmesem ararım. çaya bayılırım, tiryaki bile sayılırım.

hayır.
onlar sadece cay yüzünden mi gidiyorlar dostum azcık saçma olmuş

yılda bir kaç kez içiyorum, oda ikram edildiği zamanlarda bir iki yudum için kalanını bırakarak. tadını sevmiyorum.

ben bikaç saat bulamazsam bayılırım:p şaka bi yana, yurtdısına giderken bile mutlaka poset cay alırım yanıma. olur da bulamazsam korkusuyla. ama 40 yıl kahve içmesem aklıma gelmez.

bi kac haftadan sonra zaten alisilir bence

çay içmeyince gaz oliyi.

Her sabah 1 bardak içerim alışkanlık. Bi kac hafta dayanamam.

1 gün içemeyince arıyorum.

daha az önce 15. bardagimi bitirdim :o

saymadim tabi de yurtdışına çıktığımda ilk öğrendiğim sey siyah cay'in karşılığı oluyor.

aramam. aylarca içmediğim oldu.

hiç çay içmem. ondan bi kaç hafta bulamıcak durum olsam bulamadığımı farketmem bile.

Cay makinem bozuldu, evde caydanlik yok 1 gece dayanabildim bugun gidip yeni cayci aldik ne bikac haftasi :D

Icecegim gunde 1 bardak ama keyif veriyor iste, ariyorum evet.

birkaç hafta mı? bir gün içmesem, burnumda tüter. öyle tiryakisiyim. günde ortalama 10 bardaktan aşağı içmem.

Yemegin ustune 1 bardak icmem lazim. Yoksa midem bulaniyor, yediklerimi sindirememis gibi hissediyorum.

olmasa da aramam

Baş ağrısı yapAr

çay göçü :))
ben de aramam hiç çayı, kahveyi tercih ederim. adaçayı, ıhlamur falan dah alezzetli gelir hep.

2 saat içmeyince ararım bırak haftayı...

çok ararım. çay nerde, ben orda..

Kahvaltı için "Keşke olsa" derdim ama aramazdım. Yine de kahvaltının yanına ıslak, sıvı bir şeyler arardım.

sabah bulamasam öğleye ararım.

bir kaç saat bulamazsam ararım. akşama kadar hiç içmezsem başım ağrıyor.

Onume gelince icerim ama aylarca icmeyim yine de hic aramam.
Kahvaltida cay icebilirim ama soguk icecekler oncelikli tercihimdir kahvaltida.
Bir de cayi tek basina icersem midem bulanir, yaninda atistirmalik bir seyler olmali.

elim ayağım titrerdi, kendimi keserdim.

Özellikle aramam. Güzeli oldu mu içerim.

mantikli

tıp okumanın mantıklı olduğu kısmını hallettiysen 5 sene gecikmeli bile başlasan sorun olmaz

geç olmaz. 3. 4. senesinde kazanan adamlar var..

turkuaz+1. tıp demek hayatın boyunca okumak eğitim görmek demek. bunun farkında değilsen gelme güzel karşim.

istiyorsan sene kaybını çok takmayacaksın. her meslek için geçerli. bir de 6+4 diye hesaplama çünkü ne olacağı belli olmaz. mesela 8+4, 9+4 aşamalarına da geçebilirsin :)

+4 aşaması zorunlu mu yahu, her şey mi canım tus! adım samuel,25 yaşım.

"tıp okuyanları görünce ben de yapabilirim demeye başladım" ne lan afsdghjklk

@nrmnm o lafı benim yorumumun üstüne dedi, alınmak uzereyim:) ya espirinin zamanı geçti ya da arkadasin genç olmasindan

kendi kardeşime o kadar kotuledim. ikinci kez hazırlandı tip fakültesine girdi. yoksa içinde kalacaktı. o yüzden insanlar ne dese boş, şansını dene bence, başarılar

gercekten tipa karar verdiysen bir sene gecikme sikinti olur mu lafina bir taraflarimla guluyorum kusura bakma :) tipa girersen bir sekilde biter ama sureyi hesap etmeyeceksin cunku tipta kalmak cok zor degil 3-4 sene kaybi olanlar var okurken 1-2 sene kaybeden sayisi az degil. uzmanliga girdiginde bazi hocalar kafadan 6 ay uzatiyor uzmanligini, sebebi yok adamin cani oyle istiyor. neyse sure hesabi yaparsan kafayi yersin akisina birakirsan her turlu bitiyor :) (ben de 5 ay uzattim. sene tekrarinin da kiyisindan dondum sanslilardanim)

sevgili büyüklerim, hayatım boyunca okuyacağımı biliyorum sorun orada değil. sorun kendi dönemimden arkada başlamam kötü mü olur iyi mi orada

1 yıl yaş farkı için mi açtın duyuruyu arkadaşım? 1 yaştan ne olabilir nasıl bir beklentin var? olmaz yapamazsın yazma gibi bir cevap gelse ciddiye mi alacaksın? adafsdaas

Okurken para sıkıntısı yaşamayacaksan 70 yaşına kadar bile okunur

+1 turkuaza katılıyorum. Çok güldüm :)

3 sene kaybım var ve bu sene tıp için hazırlanıyorum, arkadaşım var dershanede 24 yaşında tıp istiyor, başka sorun var mı?

Çok dar bakıyorsun.
1. Hekimlik bir yaşam tarzı. Tıp eğitimi hayat boyu devam ediyor. Diploma alacağın tarihten önce bunu düşünmen gerek. Ne insanlar tıp okuyor dediklerinin bir çoğu hekim falan değil, sadece diplomaları var. Öyle olacaksan gelme.
2. Liseyi 5 yıl okuyanlar var.
3. Üniversitede hazırlık okuyanlar var.
4. Kalanlar var.
5. Afla dönenler var.
7. TUS'ta uzatanlar var.
8. Asistanlıkta uzatanlar var.
9. Bir sene geç başlıyorum diye vazgeçiyorsan yeterince sevmemişsin demektir.
10. Fakülteyi ilahlaştırma demiş aşağıda bir arkadaş. Gerçekten ilahlaştırma. Fakültede eğitim olarak bir şey verdikleri yok. Bol bol ezber var. Sonrasında insan hayatıyla oynamak için yetki vermeleri sorun.
11. Malpraktis davaları da günden güne artıyor. Not düşeyim.

"tıbbın hakkını verir miyim vermez miyim diye günlerce düşündüm durdum insanlar gibi puan gelince tıbba atlamadım" bu çok sağlıklı bir düşünce değil, tıp fakültelerini bu kadar ilahlaştırma kafanda. hadi onu da geçtim, düşünüp taşınıp bir karar almışsın ama sadece başka insanların tercihleri sebebiyle verdiğin kararın yanlış olduğunu düşünüyorsun. kendine güvenin bu kadar az mı?

gerçekten @turkuaz çok güzel özetlemiş olayı. 1-2 sene tıp eğitimi için hiç bir şey değil. benim zamanımda bir sene içindeki 4 yada 5 komitenin 1 tanesinden dahi kalsan o senenin tümünü tekrar ediyordun mesela. okurken bile kafadan 1 sene kaybetmek bu kadar kolay ve olası. ayrıca her mezun uzman olmuyor ya da ilk girişinde kazanamıyor tus'u. afla döneni, tekrar yapanı, başka bölümü bırakıp geleni, branşını sevmeyip başka uzmanlık dalına geçeni, sonradan heves edip kazanıp geleni derken her dönemde her yaştan adam var. özetle: sen ne istediğine karar ver sadece..

23 yaşındayım. her şeyi bırakıp, yeniden sınava hazırlanıyorum. hedefim öyle tıp falan da değil. idealimdeki bölümün peşinden koşuyorum sadece.
bir yıl geç mi allasen?

şuan 29 yaşımdayım. Birisi giderlerimi karşılasa sınava hazırlanır, tıp kazanırım. Hala Mantıklı yani.

gecikmeli tıp fakültesi mi olur? doğu ekspresi mi bu tehir yapsın? bence saçma sapan bir soru. mühendislik okuyunca da 1+4+2+4 gibi bir formasyona girebiliyorsun.
bir de şu var o öyle 6 senede bitecek diye bir kural yok.


lise mi evladım burası bir yaş fark etsin. bizde kızı ilk okula giden dönemdaşı doçent olmuş adamlar vardı.

Birazcık google'da dolaşıp araştırmanızı tavsiye ederim. Özellikle yeni başlayanlar ve interrail için internette çok fazla tavsiye var.

Kişisel görüşüm şu: Hiç fark etmez. Neresi kolayınıza gelecekse ilk oraya gidin. Zaten her türlü değişik bir deneyim yaşayacaksınız.

heh. şimdi abi sen öğrenciyim, şeytanın bacağını kırayım diyorsun. o yüzden bence hiç vize işlerine bulaşma çünkü sadece 1 yıllık pasaport ve vize almak için harcayacağın para 500-600 lira civarında. gel biz seni vize istemeyen, pasaportunu alıp gidebileceğin bir ülkeye götürelim. sırbistan, bosna hersek, ukrayna ve belarus var ilk olarak aklıma gelen. biz mesela 3 sap inşallah 4-9 şubat'ta lviv'e gidiyoruz ukrayna'da. gidiş-dönüş biletini 280 liraya kapattık ki daha ucuzu da vardı başka tarihlerde.

uçak biletleri için, eğer türkiye'den uçacaksan, skyscanner.com iyidir. avrupa içinde bir sürü ucuz havayolu var, onları gideceğin ülkelere göre araştırabilirsin. atıyorum birmingham'da mısın? google'a birmingham low-cost airlines yaz, o şehre uçak indiren/kaldıran firmaları bulursun. gerçi bu iş için de yine skyscanner'ı kullanabilirsin.

eğer tarihlerin esnekse, skyscanner'da "ay içinde en ucuz bileti bulma" zımbırtısını kullanabilirsin. aha şöyle: prntscr.com

işaretlediğim yere tıkladığın zaman, sana şubat ayı içindeki en ucuz gidiş biletlerini gösterir. dönüş için de aynı şeyi yaptığın zaman, önüne bir sürü fiyat çıkar. bazı şehirler için az, bazı şehirler için çok; bazıları için ucuz, bazıları için pahalı... örneğin, lviv'e gidiş-dönüş bileti 240 lirayken, başkent kiev'e 350'den aşağı bulamadık biz. az yukarda minsk var, oraya 500 liradan ucuz bilet yok. o yüzden ben sana lviv, belgrad, saraybosna gibi hem vizesiz hem de nispeten ucuza gidebileceğin yerleri öneririm. yalnız ukrayna'da kimse ingilizce konuşamıyo diyolar. en azından kiril alfabesini ve birazcık rusça bilmiyorsan, ukrayna'yla başlama derim. saraybosna veya belgrad daha iyi olabilir bu durumda.

konaklama için booking.com, hostelworld.com, airbnb.com ve en önemlisi couchsurfing.com gibi siteleri kullanabilirsin. ilk ikisi, sana otelden tut da hostele kadar geniş yelpazede istediğin türde mekan sunar. filtrelersin. atıyorum "ben günde en fazla 20 lira verebilirim ama bi de şehir merkezinde olsun" dersin, adam sana şehir merkezinde günlük konaklama masrafı 20 lira olan hostelleri gösterir. bunun gibi. airbnb'yi pek bilmiyorum ama orada da kendi evini kiralayan insanlar oluyor. genelde uzun süreli kalışlar için daha iyi bu. 4 gün tatil yapacaksan airbnb'den kiralamak bence pek mantıklı değil çünkü gördüğüm kadarıyla fiyatlar biraz yüksekçe oluyor. hani 3 aylığına staja gitsen burdan ev kiralarsın ama tatil için pek iyi değil gibi.

couchsurfing en bombası. bunu muhakkak duymuşsundur. bunda direkt gidip başkasının evinde kalıyosun onunla birlikte, para vermiyosun. hatta iyi anlaşırsanız adam çıkarıp seni rehber gibi gezdirebilir de. yalnız tabii güven durumu var. o yüzden bi CS hesabı açıp, çevrendeki etkinliklere falan katılarak birkaç olumlu referans almayı düşünebilirsin. işte "bu çocuk iyidir güzeldir" tarzı bi şeyler yazacaklar profiline. böylelikle, "ben x şehrine geliyom da müsaitsen beni ağırlar mısın cnm" dediğin kişilerin seni kabul etme ihtimalini arttırmış olursun.

interrail tamamen ayrı bir olay... interrail dediğin şey aslında bir tren bileti. sen bunu işte 200 euro 300 euro neyse veriyosun abi, avrupa içindeki trenlere (bazı istisnalar dışında) beleş biniyosun. bu kadar. bu sana başka hiçbir şey sağlamıyor. hostelini, çadırını, yemeğini falan yine sen ayarlayacaksın. üstelik interrail için de vizeye ihtiyacın var.

öğrenciyim dediğin için ben fakir olduğunu varsaydım tabii, dersen ki anamın babamın parası var, evimiz arabamız var vize alırken belge olarak gösterebiliriz, sktir et belgrad'ı direkt vize al avrupa'yı gezmeye çalış.

bunun dışında sorun varsa yine buradan sorabilirsin, bildiğim kadarıyla memnuniyetle cevaplarım. bu arada ben daha yurtdışına çıkmadım onu da belirteyim, ne olursa olsun bana güvenip iş yapma sjhfjsk

@der meister; çok teşekkür ederim açıklayıcı bilgi için, ilaç gibi geldi bu bilgiler.
ülke olarak özellikle macaristan'ı görmeyi çok istiyorum. diğer çoğu avrupa ülkesi, en azından ilk yurtdışı deneyimim için önemli değil.

abi müthiş bir salaklık yapıp, ikinci mesajı ilkinin üzerine yazdım. düzeltemedim de. eğer ilkini okumadıysan, o kısımda yazdıklarımla ilgili kafanda bir soru varsa onları da tekrar yazabilirim. sen sal burdan başkaları da görür belki, el birliğiyle benden sonra seni de evropa'ya çıkarırız :)

@der meister; sıkıntı değil usta, okumuştum zaten ilk mesajı.
valla zaten fakir olduğumu farzederek yazman çok iyi oldu, çünkü öyleyim:)
vizesiz yerler aklıma yattı, bunu araştıracağım. ingilizce sıkıntıysa ukrayna'yı aradan çıkarıyorum o zaman. dediğin alternatiflere bakacağım.

bu durumda, düşününce sanırım vizesiz yerlere uçakla seyahat, interrail'den daha uyguna gelecek anlaşılan.

kesinlikle öyle. pasaportun yoksa eğer ki anladığım kadarıyla yok, önceliğin bu dandik defteri almak olmalı. elin oğlu 10-20 dolara alıyor ama biz işte korkunç paralar ödüyoruz. 10 yıllık pasaportun fiyatı, bu yıldan itibaren 621 lira mı ne oldu. düşün işte. genç adamsın, 2 yıllık alsan birkaç kezden fazla kullanamayacaksın, üstüne neredeyse 300 lira vereceksin. e 10 yıllık alayım desen çok para. bunun hesabı tamamen sana kalmış. düşün, taşın, en uygun hangisi oluyorsa o şekilde al derim.

interrail biletleri genelde euro'yla satılıyor, daha doğrusu fiyatları euro'ya endeksli oluyor. dolayısıyla akp iktidarında euro'yla alakası olan herhangi bir ürünü almak, hele ki öğrenciysen, cidden fena cep yakar. şu sayfanın en altında hem interrail hem balkan pass için ayrıntılı fiyatları ve bilgileri görebilirsin,

www.tcdd.gov.tr

yalnız şunu da hatırlatayım, vize istemiyor diye ülke seni alacak şeklinde bir kaide yok. her ihtimale karşı, kalacak yer rezervasyonu ve uçak biletlerinin çıktısı yanında bulunsun. kalacağın süreyi kapsayan bir sağlık sigortası yaptır. elinde "şu şu tarihler arasında şu ülkeleri gezicem, biletini aldığım uçakla da efendi gibi ülkeme geri dönücem" yazan bir dilekçe de bulunması avantaj olur. çünkü sadece ülkeye girişte değil, ülke içinde polis tarafından falan da "hayırdır kardeş sen ne ayaksın?" şeklinde sorgulanabilirsin. o zaman şrak diye çıkarıp gösterirsin bütün belgelerini.

sigorta olayı gözünü korkutmasın. 10 gün için 30-40 lirayı geçmez diye tahmin ediyorum. çoğu banka bile yapıyor bu işi artık. atıyorum iş bankası'na dalıp "ben şu şu tarihler arasında belgrad'da olacağım, sırbistan'da geçerliliği olan bir seyahat sağlık sigortası yaptırmak istiyorum" diyeceksin, imzayı atıp paranı verecek ve çıkacaksın. bu kadar.

interrail bence zaten hiçbir zaman "uygun" bir şey değil abi fakir bir türksen. onun olayı, kısa zamanda çok fazla yer görmek. bu açıdan baktığın zaman uygun evet ama sığır gibi yaşaman lazım. sırtında çantayla koca şehri bir veya iki günde göreceksin. çadırda veya 20 kişiyle hostelde kalacaksın. oradan oraya koşturacaksın falan... 200-300 euro'yla avrupa'da bir ay boyunca trene biniyorsun, şahane ama benim tarzım değil valla. alelacele amsterdam, prag, budapeşte gördüm demek için katlanacağım çile değil.

ha interrail'i illa böyle yapacaksın diye bir kaide yok. 20 gün geçerli bilet alır, bu sürede sadece 5 şehre gider, sindire sindire gezip keyfine bakarsın. o da olur. ama şu an için, verdiğin bilgiler ışığında söyleyebilirim ki bu maalesef seni bayağı aşar. acınız acımızdır.

@der meister; peki, anladım. önceliği pasaporta vereceğim. gidilecek yeri sonra düşünürüm.
tekrar teşekkürler, ciddi şekilde kafamdaki karmaşa çözüldü:)

starbucks'in kupalari genelde sezonluk oluyor. bulamama ihtimaliniz cok yuksek.

@mushtopus; bilseydim, üçer beşer alırdım o zaman. Pişman oldum. Şimdiki kupalarını hiç sevemedim.

evet guzelmis bunlar.
usenmedim arastirdim e-bay'de var fakat 30 dolar acilis fiyatindan satiyor millet :/

diğer üçünü okumadım ama marslı epey zevkliydi. tavsiye ederim.

Utopia'yı okudum, tavsiye ederim. Okuduğun diğer 5 kitabı düşünürsek Utopia'yı da beğenirsin. :-)

Bu kadar distopyanin uzerine listenizde olmamasina ragmen mulksuzler cok guzel gider diye dusunuyorum.

lord of the flies da eklenebilir haci.

Tavsiyeler için teşekkürler malwethiel ve baldur2. Mülksüzler aklımda zaten. Kesin alıp okuyacağım. Lord of the flies'a karşı da önyargım var, filmi izledikten sonra. Yani çok fazla çocuk karakter istemiyorum.

Utopia, sonra da Marslı o zaman :)

kanka film cok kotu duydum ben de o yuzden once kitabina basladim.

bende çözemedim neden bu kadar büyütüldü.annemin her sene kurduğu yılbaşi agaci var eskiden 60dairelik sitede 15-20 yılbasi agaci olurken bu sene bulunduğumuz sokakta tek yılbasi agaci bizde var.

çünkü artık her şey bir simge haline gelmeye başladı.

yılbaşı kutlama olayı (ağaç süsleme vs) bugünlerde "sol tarafa" atdefilen bir simge olduğundan "sağdakiler" uzak durmaya çalışıyor.

@terliks bir de buna kılıf olarak, normalde yıldönümü 11 ocak olan mekke'nin fethi'ni sırf bahane olsun diye 31 aralık'a aldılar, ilginç. Yani bir kere mekke'nin fethi bu topraklarda kaç yıldır kutlanıyordu, şimdi çok elzemmiş gibi 31 Aralık'ta bunu kutluyorlar? İş fetih kutlamaya gelirse, tarihte sürüyle fetih var? Onları da kutla o zaman.
Ama işte özellikle sadece mekke'nin fethini kutlayıp, bunu da kasıtlı olarak yılın son gününe getiriyorsan ben bunda elbette art niyet ararım.

ya işte hep aynı şeyler. özne değişiyor o kadar. herkes birbirine karışıp duruyor. kültürümüzde var napalım.

lobster, dog tooth

memento

inception, old boy, the game

listedekilerin hepsi
letterboxd.com
benim favorlerim;
shutter island
memento +1

donnie darko

Her zamanki tavsiyem, eXistenZ.

Mr.nobody

Predestination

realite

enemy

coherence tabiki

david lynch filmleri

özellikle mulholland dr. ve lost highway

Predestination kesinlikle,ilk 45dksi lan hiç bişey olmadi ki diyip,geri kalan dakikalarda sürekli bir hasiktir çektirme potansiyeli var.ben bittikten sonra da çekmeye devam ettim.

donnie darko
12 maymun
memento

memento +1

The machinist

pi

mindfuck = lost highway

Ben de evliliğe karşıyım. Sevgilim var aslında ama ikimiz de geleneksel olarak evliliğe karşıyız. Bizim gibi düşünen birçok arkadaşımız da var.

Evlilik Türkiye'de aşırı abartılı bir konu. Alman olsaydın hiç de böyle dertlerin olmayacaktı.

Bir de işin iyi tarafını gör. Orta sınıf, evli ve çocuklu aileler sana hizmet etmek için çalışacaklar. Zaten 3 çocuk yaparlarsa hepsi devlet okuluna, yaz tatilinde McDonalds'ta çalışmaya gidecekler.

yaşanır. ama evlilikten neden bu kadar kaçınılıyor anlamıyorum. altıüstü bir imza ne gerek var diyorsunuz da altıüstü bir imza işte atıverin nolcak.

Yaşanır neden yaşanmasın. Bizim toplumda biraz tuhaf bakarlar ama hıyarlar.

Çocuk için evlenilebilinir aslinda

"zengin" seçenekte araya giren tek şey "miras" konusu. zaten evliliğin de çıkış noktası miras.

evlenmeden yaşanır çok net ama hayatın sonuna kadar ilişki olmadan yaşanır mı bilemiyorum. (şu anda test aşamasında aksilik olmazsa bi 20-25 sene sonra bu konuda da fikir beyan edebilir kıvama gelirim muhtemelen)

bir sürü insan artık evlenmeden birlikte yaşıyor. bu yolu tercih edip çocuk sahibi olan birçok insan da var.

ben katılmıyorum şahsen, ama siz ve sevgiliniz öyle istedikten sonra bal gibi de olur.

ben evlendim bi defasında. gerçekten bomboq bir müessese. meşru üremeye kafayı takmadınsa bulaşma.

evlenmeden yaşama taraftarıyım. evlilik altıüstü bir imza değildir. işin içine anne-babalar, yengeler, görümceler falan giriyor. çeyrek altını, pırlantası giriyor. bellona oturma grubu giriyor. yani aslında her şey size giriyor.

tek çocuğum biran önce evlenmem lazım diye düşünüyorum.

ben yaşarım. hatta ben sevgilisiz de yaşarım. tek başına kafam daha rahat oluyor. istediğim zaman evdeyim, istediğim zaman geziyorum. kimseye eyvallahım yok. bu rahatlığımı da bozmam açıkçası. sevgili için kesin konuşmayayım yine ama evlilik benden uzakta dursun...

35 ten sonra yalnızlık olabilir gibi geliyor bana. Bana göre erkek için max 38 e kadar yolu var. Ama iyi bir eş adayı çıkarsa neden düşünülmesin

evliliğe karşı değilim ama düğün denen boktan müessese yüzünden evliliktan kaçıyorum şu an. zaten aday da yok. bu gidişle bulmak da zor yolun yarısına kalmış 4 sene. bekar, bekar ölür giderim heralde :)

Eskiden, (29 yaşındayım bu arada) evlilik kurumunu manasız bulurdum, aşkı serbestçe yaşayabilmek için atılan bir imza olduğunu düşünürdüm. Üniversitede, evlilik kurumunun tarafları ve çocuğu koruyan tarafını görünce evliliğin iyi bir seçenek olduğunu düşünmeye başladım.
Ama her daim olsa da olur, olmasa da olurdu nazarımda. Şu an sevgilimle birlikte yaşıyoruz, yalan yok babam gönül koydu bu duruma. Bir iki ağır laf edip yüzünü düşürmüşlüğü var.
Ben çocuğu evlenmeden de doğurur, on numara da yetiştiririm. Yetiştiririz. Benim için evlilik hem ana babanın gönlü olsun, hem de zaten birlikte yaşıyoruz, çocuk yapacağım adam da bu, o zaman neden evlenmeyelim ki düşüncesinin adı.

yalnız isen kendin gibi düşünen bir hayat arkadaşı bulursan; aileler işin içine karışmadığı için daha güzel olur bence.

ama kendin gibi birisini bulamazsan belli bir yaştan sonra yalnızlık ağır basabilir, çoğu kişi de bu korkudan evleniyor bence. (istisnalar meclis dışı)

Yaşanılan şehir de önemli. Anadolu da küçük bir Şehirde yaşıyorsan mecbur evleneceksin. Gelir düzeyi bir diğer etmen. Memursan ve büyük Şehirde yaşıyorsan ev arkadaşlığı Müessesesi ile nereye kadar yaşayacaksın. Evlenen insanların çoğu bu nedenlerden dolayı evleniyor.

ciddi anlamda ben bu kişiyle evlenebilirim diyene kadar yaşayabilirim.

ama evleneceğim kişi olduğunu düşündüğümde de evlenirim. evlenmeden beraber yaşamak sanki bir şey var ve sonuca ulaşmıyor gibi hissettirir.

bir de çocuk işi var. evlenmeden çocuk yapmam. kendi benliğime karşı etik değil bir kere.

evlenmedim.
henüz ölmedim.

evliliğe karşıyım, evlenmeyi düşünmüyorum ama mecbur evleneceğim. ben introvert bir kişilik olsam kesinlikle evlenmezdim fakat şimdi belirli bir yaştan sonra çevrendeki herkes evlenince, çevremde kimse kalmayacak. o zaman ya 50 yaşına gelince barlarda 20'li yaşlardaki kızlara yürüyüp, sahillerde gençlere musallat olacağım ya da evlenip hem evde hem de diğer evli arkadaşlar ile sosyal hayata devam edeceğim.

çevremdekiler evlenmeseydi, 50'lerde de evlenmemiş bir çevrem olacak olsa evlenmem :D

Arkadaş sanırım evlenmeden birlikte yaşamaktan değil, evlenmeyip yalnız yaşamaktan bahsediyor. Genellikle yanlış anlaşılmış.

Soruya cevap olarak: Ben de evlilik düşünmüyorum. Hatta açıkçası korkutuyor da, bir de üstüne evlilikten soğutan bazı meseleler var. Yani aşk vs. tamam ama büyük sorumluluk. Açıkçası böyle tek tabanca yaşayabileceğimi düşünüyorum.

yalnız yaşamayı anlarım da aynı evde yaşıyon karı koca gibi takılıyon. evlilik dediğin bi imza bi defter zaten. madem önemsiz madem de berabersiniz neden karşısınız. yani mantığı anlamıyorum. ciddi ciddi soruyorum.

farklı farklı insanlarla sevişmek istesen yine anlarım ya da hep yalnız kalmak istesen.

zaten aynı evde kalıp aynı yatakta yatıp iş bi tek imzaya gelince bunlar düşünülüyorsa bence iki kişi de birbirine samimi değil.

evlilik olayı saçma salak dense de bi etkinliği var demek ki hala. yani o kadar da saçma değil. evli gibi yaşayıp evlenilmek istenmiyorsa o yaşananlar da samimi değildir o zaman.

bi gün evi bırakıp gitmek sevgiliyken daha kolay. ya da bi gün başka biriyle yatmak. ama o evlilik evrağı olaya bambaşka bi anlam katıyor işte.

aslınd bi anlamda dediğim gibi yaşayıp evlilik şöyle böyle diyenler evlilik kurumunun gerekliliğini ve önemini aynı zamanda da etkinliğini kanıtlıyor.

Evlilik değil düğün saçma. Ben de ana babanın gönlü olsun diye ancak düğünsüz evleneceklerdenim.

evlilik düğün bacanak kayınço tv seti salon salamanje nesep hukuku miras kanunu çeyiz kırmızı kuşak duvak damatlık aynaya sarılı havlu allahın emri peygamberin kavli gondol hamamda sabun kaydırmak vs vs. bunların arasında mantıklı tek bir şey yok.

gerçekçi olmak gerekirse hukuksal açıdan bir sürü fayda, ahlaki kodlara uyum ve manevi tatmin sağlıyor evlilik. önem sırası baştan sona doğru. mesela çocuk hayalin varsa evlenmeden zor zira evlilik dışı çocuğa bakış belli. hep kötü olarak algılanıyor demiyorum, toplumda bilinmesi halinde illa ki dikkat çeker ve bundan rahatsız olmama ihtimaliniz yok.

en basitinden mirasla ilgili bambaşka durumlar ortaya çıkıyor evlenince, bu hukuksal fayda kısmının çok küçük bir bölümü. daha bir sürü var.

bunun dışında insanlar kalan ömürlerini beraber geçireceğine dair sözleşme imzalayıp ''aile'' olunca manevi olarak tatmin oluyor. en ufak bir övgüyle bile mutlu olabilen bir tür için bu da gayet normal.

evlenmeden yaşanır tabi. evlenirken de hesabı kitabı iyi yapmak lazım evlenirken. getirisi de var götürüsü de.

o kimle evlendigine ve karakterine bagli. bence evlilik biraz esnek olabilmeli, yani olmuyorsa bitirebilmeli insanlar. diger turlu zindan oluyor.

ote yandan daha bu aksam bebek sevmeden geldim, inanilmaz bisiy yaaa sirf bunun icin evlenilir

Şu an bana çook uzak bir ihtimal gibi geliyor ama biriyle birlikte hayatımı geçirmeye karar verirsem evlenirim. Hem de konsoloslukta, düğünsüz derneksiz.

ben yılın en iyilerini seçerken bizdeki vizyon takvimini değil de, yapım yılını dikkate alıyorum. o yüzden benim için birdman geçen yılın en iyi filmiydi.

bu yılın en iyi filmi de bence, yine inarritu'nun filmi (bkz: the revenant)
bu adam tam bir sinema dahisi.

The revenant

Victoria

Sicario

mad max fury road.

2016'nınki de the hateful 8 olacak.

fargo'yu izliyorum şu an, gayet başarılı.
flashforward'ı önerebilirim, kısa sürdü ama çok beğenmiştim.
bir de mr. robot.

bu listede neden game of thrones yok?

Dexter tabi ki

sense8 de eklenebilir.

black mirror izle de biraz nevrin dönsün :)

House of Cards yok çok ilginç.

Rizzoli&Isles ayrica

kesinlikle dexter derim.

neira, spartacus benzeri dizilerden hoşlanmadığım için game of thrones yok.

herkesin yazdığı öneriler dikkate alınacaktır. önemli olan sevdiğim dizi türlerine benzerlik göstermesi.

the killing
six feet under

Breaking Bad tabiki..

öncelikle final yapmış diziye başla.. sonra normal yayına yetişip 1 sene yeni sezonu beklersin.
sen yazmamışsın ama dexter 1 numaram.. bende öyle olmuştu.. yeni sezon 9 ay sonra geliyor ömür gibi..

Breaking Bad -- bundan başla -- hem sezonu az sonuca çabuk ulaşırsın..
Prison Break -- 3. sıra
House M.D. --- bu ömür gibi .. yanlış hatırlamıyorsam 13 sezon gibi birşeydi..

dexter ı 1 bölüm izle -- devamında 3 bölüm daha izlersin -- bağımlılık yapıyor pezo

Bron Broen

hepsini de izle. blue mountain'i boşver. game of thrones da izlemezsen carpilirsin. spartacus'u sevmeyen bunu da sevmez diye birsey yok. prodüksiyon farki icin bile değer.

ha ben hepsini izledim bu arada.

Bron|Broen
Fortitude
Deadwood
Forbrydelsen
Peaky Blinders

İkinci el bir Asus Nexus 7 (2013)?

2gb ramlik windowslu tablet kullanan bir olarak tavsiye etmiyorum

a101'de şunun batarya ve kamerası kısık modeli satılıyor 450, iş çıkışı almaya gidiyorum ablama. www.youtube.com

@firuz; nexus 7'nin ekranı ufak kalıyor film için. 9.7-10.1 inç tabletler bakıyorum.

@baba jo; evet gördüm o tableti ama inceleyemedim. Tükenmişti baktığım a101'lerde.

Eskiden senin gibi düşünüp çizmezdim ama sonra kitapları daha da kendime göre özelleştirdiğimi düşündüm. Çiziyorum sen de çiz

Basılı kitapta altını çizmem ama Kindle'da okurken yapıyorum sadece. Çizili kitap hiç hoş gelmiyor gözüme.

şu zamana kadar yapmıyordum da en son okuduğum kitapta ilgimi çeken yerler oldu 3-5 cümlenin altını çizdim

Kindle aldığımdan beri evet. Eskiden kitaba zarar vermekten çok üşendiğim için yapmazdım, kindle ile çok kolay.

çok çok elzem birşey değilse çizmem, ama kindle'da çılgınlar gibi çizer ve not alırım.

cümlenin kenarına bir işaret koyup sayfayı kıvırıyorum

Su fosforlu kalemlerle uzerini ciziyorum hatta cayir cayir. Kindle'da da ciziyorum.
Ciziyorum yani acimam. Kitap benim. Kitap degis tokus yapma, verme huyum yok. Vermissem de çizdiğim yerler onda ne uyandiracak merak ederim.

@doxanikee +1
Sadece e-reader'da çiziyorum, basılı kitaba çizmek benim de içime sinmiyor.

çizmek sorun değil de çizip ikinci el olarak satmaya çalışmayın o kitapları sahafçılara. hele hele çizik kitaplara teklif edilen fiyatları beğenmeyip can sıkmayın. çok küfür yersiniz. kendi kütüphanem kitapları kesinlikle vermem kimseye diyorsanız çizmek sorun değil bence.

ders kitabını bile cizmedim kiyamadigim için. pişmanım şimdi, nedir yani cizsem ne olacakti

Acemi, mesela sevdiğin bir cümle kuruluyor ya da ne bileyim önemli bir bilgi oluyor ciziveriyorsun. İlerde baktığında da 'aaa burada bu yazıyordu diyorsun.' yazdığın kağıdı kaybedersen olacak? Her şeyi ozentilik olarak algılamasak daha iyi sanki.


Tercih etmeme ya da benim gibi sebeklerden çizmeme kısmına bir şey diyemem tabii.

Kitabi bozmak istemiyorum, o yuzden onemli kismin oldugu sayfanin koseni katlarim.
Ama tam 45 derece olmali katladigim yerin acisi:)

hayir.

Asla ve kat'a. Begendigim bir yer oldugunda telefonla fotografini cekip o kismi kirpiyorum.

Kitaba zeval gelmesin diye neredeyse kapagini bile tam acmiyorum ben. O derece titizim bu konuda. Lutfen.

Ders kitabini hunharca cizerim ama. Hic affetmem. Kiymet vermiyorum cunku. Ama bir roman/siir kitabi oyle mi? Canini yerim onun ya, kokusunu sevdigim.

kindle ı herkes söylemiş zaten ben de orda okuyorsam yapıyorum. Normal kitaplarda da bu senelere kadar hiç çizmezdim, artık cümlelerin başına kurşun kalemle hafif nokta, çizgi ya da minicik çarpı atıyorum.

bundan önce sayfa ve sırasını not ederdim ama bu notlar hangi kitaba ait yazmadığım olmuş, hiç bir işe yaramıyor, karışıyor gidiyor.

elektronikse çiziyorum tabi ki, basılıysa fotoğrafını çekiyor veya not alıyorum. basılıya kıyamıyorum.

asla çizmem

romanları çizmem -yani gerek duymadım şu zamana kadar, ondan sanırım. bir de romanlarıma mümkün mertebe özen göstermeye çalışıyorum okurken diyeceğim ama, üstünde mandalina/portakal suyu lekesi olan varrr, çikolata lekesi olan varrrr, ne bileyim çay/kahve lekesi varrr, çoğu yırtılmışşş.. vs. vs. yani okuduğun kitap bir şekilde senden bir parça alıyor :) bu da çok kötü bir şey değil, sen de çizerek yapıyorsun işte :)

ama ders kitaplarını ya da makaleleri çiziyorum. ve özentilik olarak da görmüyorum zira benim ders kitaplarım genelde fotokopi olduğu için başka türlü göremiyorum, zaten görme ve algılamada bir sürü sorunum var, zaten çizme işi bu nedenle yapılır?? ek olarak, çoğu makale de zaten çıktı alındığında korkunç oluyor, artı her tarafı bazen bana yaramıyor oluyor -mesela şu anda yüzey karakterizasyonu ile ilgili bir ödev yapıyorum ve okuduğum makalelerin ödev konusu dışında ele aldığı diğer karakterizasyon yöntemleri umrumda değil, zira onlarla alakalı olmayacak ödev, altı üstü kim nerede hangi amaçla kullanmış onu anlatacağım, kalkıp da zaten karınca duası gibi yazılmış bir makalede işaretlemem gereken yeri işaretlemezsem, işimi uzatmış olurum. ki bilgisayardan okumak zorunda kalıyorsam onda bile hunharca adobe'un işaretleyicisini kullanıyorum, hatta firefox üzerinde kullanılan işaretleyici var, kimi internet sayfalarında onu bile kullanıyorum. işaretle gitsin yani.

rayde+1

çiziyorum. yıllar sonra okuduğun satırları çizilmiş görmek bile güzel. ki bence gayet iyi oluyor. geleceğe yatırım. ayrıca her kitabı zeval gelmesin diye çizmeyenleri de anlamıyorum.

Şimdi yapmıyorum. Eskiden çizerdim, şimdi bakıyorum o zamanki etkiyi uyandırmıyor bende.

romanlarda çizmem genelde de çizmem en fazla sayfayı kıvırırım.

Çizmesi önemli değil de, herhangi bir işaret eklemeyen (köşeli parantez) ve notlar almayan kişi kitabı okumuyordur. Elbette bu yorum akademik eserler için geçerli. Çünkü kitapla uğraşmazsa 1 seneye kalmadan (en fazla 2 sene) ne varsa unutacaktır.

Romanda daha az gerekli oluyor tabii ki çizim. Ancak yine notlar almazsa, önemli yerleri işaretlemezse; 5-6 sene içinde o romanı okurken girdiği düşünsel üretimi unutacaktır.

Şekilci olacağız derken; yazma ve düşünsel üretim alışkanlığını kaybediyor insanlar. Ki bu kitap okuma alışkanlığından daha önemli bir alışkanlık, onsuz kitap okumanın değeri oldukça düşüyor. Kitap okumak basit; sistemli düşünsel/yazınsal üretim zor.

ek: en önemli edebiyat eleştirmenlerinden susan sontag'dan roman nasıl okunur/çözümlenir örneği: pbs.twimg.com :large

Ders kitapları, akademik yayınlar vs. dışında dokunmuyorum. Kitabın cilt kısmının aşınması, biraz kabarması vs. hoşuma gidiyor biraz ama çizmek, sayfa kıvırmak falan aşırı geliyor. aslında yapmak lazım. hem tekrar okuduğun zaman için hem de bazen gerçekten güzel cümleler oluyor not tutmak için vs. ama sonuç olarak yapmıyorum :D

Ders amaçlı okuduğum kitapları çizerim not alırım yazarim. Aynen @protector arkadaşımızın verdiği örnek gibi olur hatta. Bundan zevk de alırım. Bana aitmiş hissi veriyor galiba o.
Ama ders dışındaki kitapları çizmem karalamam. Cizilmesini de istemem.

sontag'ın örneğini göze sokmak için verdim. Elbette herkes o kadar çizmeyecek ve her roman o kadar çizilmeyi hak etmiyor (resimdeki finnegans wake, apayrı bir roman). Ancak bir kitabı okuyorsan ve 5 yıl sonra hala o kitabı okumuş olmak istiyorsan; belli bir miktar çizim ve karalama yapman gerekiyor.

Kitap okuyucusu bir program kullanıcısı değil; kitap okuyucusu kitabı ikinci olarak zihninde parçalayıp tekrar kurar. Bunu yapmıyorsa, zaten kitabı okumamış, televizyon reklamı izler gibi göz gezdirmiştir. Belli bir süre sonra unutacaktır. Bu sebeple gerçekten okumuş olması için, kendi bağlamını unutmaması lazım.

Neden bu 'nasıl okunur' muhabbetine taktığımı da söyleyeyim; yoksa çok gereksiz duruyor yaptığım açıklama. Türkiye'de bu kadar roman basılıyor ve satılıyor. En önemli isimler hem de. Selim ileri de demişti bir keresinde "bu kadar ulysses baskısı var ve satılıyor, o zaman insanlar nasıl hala bu halde?" diye. İşte bundan dolayı; herkes okuduğunu iddia ediyor ama tahammülsüzlük, araştırma eksikliği ve ideolojik çağırmalara kapılıp gitme son sürat devam ediyor. Demek ki insanların okuma eyleminden anladıkları şey yanlış. İnsanlara kitap okuyun demekten ziyade, nasıl okuyacaklarını göstermek gerekiyor.

Her tarafını çiziyorum çizmeden anlayamam

çiziyorum, soru işaterleri, ünlemler vs. koyuyorum, yanlarına notlar alıyorum. yetmiyor arka sayfaya notlar alıyorum. kalemsiz kitap okuduğum nadirdir. romanları kalem olmadan okuyorum.
kitap başvuru kitabı gibiyse notlar kolaylık sağlıyor. hımm şu bölümde şu konu vardı filan diyorsun. veya şimdi yaptığım gibi aradan uzun zaman geçip tekrar okuyunca eski senle yeni seni karşılaştırabiliyorsun. iki üç gündür 21 yıl önce okuduğum bi kitabı okuyorum, o zaman aldığım notları görüyorum. bazı notları şimdi almazdım, bazılarını alırdım, yeni notlar ekliyorum.
kitabın sayfaları sararmış, yaprakları gevremiş... duygular şelale:)

Nö

çizerim, çok da severim. kitabın okunmuş olduğunu hatırlatıyor bana. bir de aylar sonra kitabı karıştırıp neresini çizmişim acaba diye bakarım. altını çizdiğim yerleri okurum, o an ne düşünüyordum acaba diye düşünürüm filan. sırf çizemiyorum diye arkadaşlardan ödünç kitap almayı sevmiyorum.

Ben de bekliyorum bir aydır. Hala çıkmadı. Zaten çıksa ilk olarak opensubtitles'a falan düşer. Orayı takip edin.

şunlar olur mu?

şurada türkçe dublaj;
www.filmifullizle.org

şunlar da altyazılı;
www.hdfilmcehennemi.com
www.filmlobisi.com

yeni açılan point bornova'da atmos 3d olarak gösterimdeymiş. izmir'deki tek atmos gösterim bu. normal 3d'den daha iyi olduğu söyleniyor. ben point'te izleyeceğim o yüzden.